Resimleri |
İSİMLERİ ve HAYAT HİKAYELERİ |
|
*
Aşık Musa ( .... -- 1833 veya
1843) :
* Ünlü halk ozanının, Kaman'a bağlı Savcılı Ağzıboz Köy'ünde
Yaşadığı anlaşılıyor. Doğum tarihi bilinmemektedir. 1833 ya da
1943'de öldüğü sanılmaktadır. Ayrı bir dille şiirler yazmıştır.
Saz çalarak köy odalarında şenliklerde söylediği şiirler şimdi
bile halkın dilindedir. Toklumenli Aşık Said ile aynı yıllarda
yaşadığı ve ona saz öğrettiği söylenmektedir.
* |
|
* Aşık Seyfullah
DEĞİRMENCİ (1896 - 1968) :
Aşık Said'in dördüncü oğludur. Toklumen'de doğdu. Annesi
Necine hanımdır.
Kendi
kendine okumayı öğrendi. Doğaya vurgundu. Sıla özlemiyle
doluydu. Çok yer gezmiş, çalıp söyleyerek, ününü her yana
duyurmuştur. 20 Aralık 1968'de vefat etmiştir.
*
|
|
*
Muharrem ERTAŞ (1913 - 03.12.1984)
:
Muharrem Ertaş
zurnacı Kara Ahmet ile Ayşe Hanım’ın 5 çocuğundan biri
dedelerinin deveci kabilesi mensup olduğu ve Horasan’dan gelip
Kırşehir’in Yağmurlu Büyükoba köyüne yerleştiğini daha sonra bir
tek kişi (Yusuf Usta) hariç, bu köyün tamamını 1940 lı yılların
başında Kırşehir’in Bağbaşı Mahallesine göç ettiğini biliyoruz.
Henüz 7-8 yaşında iken ilk bağlama derslerini aldığı dayısı
Bulduk Ustadan sonra, Muharrem Ertaş’ın asıl ustası bu Yusuf
Ustadır. Yusuf Usta yöresinin anonim ezgilerinin yanı sıra, daha
çok Toklumen’li Aşık Sait’in (1835-1910) şiirlerini ustaca çalıp
söyleyen ve bütün bunları Muharrem Ertaş’a da öğreten yörenin en
ünlü saz ustalarından biridir.
Muharrem Ertaş Osmanlı’ya kafa tutan Avşar
Türkmenlerinin ünlü şairi Dadaloğlu’nun “Ferman padişahın
dağlar bizimdir.” Deyişini havalandırıp, Abidin Ertemin
deyimi ile “bozlağı Çukurova dan Kırşehir’e indirince”
ne söylediğini bilmeyecek kadar cahil değildir. Nitekim
Cumhuriyetçiler, Muharrem Ertaş’ın sazında ve sözünde güzelleşen
“Avşar Bozlağını” TRT’nin repertuarına almakta hiç de tereddüt
etmemişlerdir.
Yanık sesi, dertli sazı ile adını Türk saz
ve söz sanatının ustalar arasına yazdıran ünlü "bozlakçı" Muharrem Ertaş 1913 yılında Kırşehir'e bağlı Yağmurlu
Büyükoba'da doğdu. Okumayı kendi kendi kendine öğrendi ve
saz dersleri aldı. Yağmurlu Yusuf Usta'dan aldığı derslerle
yetişti. 300'ün üstünde şiir ve koşmayı bozlak
haline dönüştürdü. Kendisinin de muhtelif deyişleri
bulunmaktadır. Ezgileri ile Kırşehir'in adını duyuran
Muharrem Ertaş'ın 8 çocuğu vardır. Oğlu Ünlü saz ve sez ustası
Neşet Ertaş, babasının yolunda yürüdü ve Kırşehir'in adını
duyurmaya devam etti. Kırşehir Belediyesi
tarafından 1990 yılında şehrin merkezine yakın Askerlik şubesi
binasının karşısına anıtı dikildi.
Bu dünyada 71 yıl yoksul kendi
halinde ve sessizce yaşayan Muharrem Usta , 1984 yılının 3
Aralık günü yine yoksul ve sessizce öldü. Dünya durdukça sesi
Gökkubemizde yankılanacak bir sanatçının “garip” ölümüydü bu.
Son sözleri gerisini tamamlayamadığı “sazımın emaneti...” oldu.
Muharrem Usta'nın adı, yaşarken kıymeti bilinmeyen sanatçıların
başında anılsa yeridir....
* |
|
* Aşık Hasan (
Nebioğlu ) (1902 - 1989) :
Nebioğlu, 1902 yılında ilimiz Mucur
ilçesi Geycek köyünde doğmuştur. Annesi Meryem Hanım, Babası Karacakürt aşiretinin
“öleler” sülalesine mensup Yusuf Efendi’dir. Aşığın, adı Hasan,
nüfusta soyadı Ertuğrul’dur. Fakat aşığın büyük dedesinin ismi
Nebi olduğundan çevrede “Nebioğlu” olarak bilinmektedir. Ummi
olan aşık, küçük yaşlarda yetimliğini dile getiren güzellikler
üzerine irticalen şiirler söylemeye başlamıştır. Yirmibeş yaşına
kadar bu özelliğini sürdüren aşık, daha sonraları dini
destanlara merak sarmış ve bu duygular üzerine şiirler
söylemiştir.
10
çocuk babası olan Aşık Hasan şiirlerini "Aşık Hasan'ın Bütün
Şiirleri" adlı kitabında toplamıştır.
Sevda, Doğa,
Yurt ve Allah Sevgisi konularında şiirler yazmıştır.
*
*
|
|
*
Aşık Boyacı ( 1914 - 04.02.1999 ) :
"Aşık Boyacı"
Mahlasıyla şiir yazan halk ozanı
Esat Hüseyin CANITEZ'in 3500'den fazla milli, dini şiirleri
bulunmaktadır.
Kırşehir'de doğan Aşık Boyacı, ilk ve ortaokulu burada
okudu. Diğer okullara gitmeden hayatın çilesine katıldı. En
sonunda boyacılıkta karar kıldı..
Çeşitli mesleklerden sora; boyacılık; (Tabela) yapmaya
başladığı için çevresinde;
Aşık Boyacı
diye alınır.
Ünlü Ozan'ın "Kalbimin Işıkları ", "Bayrak ve Toprak", "Türk
Oğluyum" " Belki de Son Eserim " adlarında dört şiir kitabı yayınlandı.
*
* |
|
* Neşet ERTAŞ (
1938 ---25.09.2012 ) :
Orta
Anadolu türkülerini ve bozlaklarını gerek sazı gerekse sesi ile
getirdiği yorum ve icra biçimleri sonucunda ün yapmış, mahalli
sanatçılarımızdan birisi de Neşet ERTAŞ'tır.
Sezi ve sazı ile babası Muharrem ERTAŞ'ın yolunu sürdüren
Neşet Ertaş, 1938 yılında Çiçekdağı'na bağlı olan Kırtıllar'da
dünyaya geldi.
5-6 yaşlarında bağlama ve keman çalmaya bağlayan Neşet Ertaş
babası Muharrem Ertaş ile birlikte gittikleri düğünlerde
babasına kemanla eşlik ediyordu. Geçimlerini düğünlerde
aldıkları paralardan temin eden Ertaş'lar birlikte 8 yıl
Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kırıkkale, Keskin, Yerköy, Kayseri,
Yozgat ve köylerini gezerek bu işi sürdürdüler. Neşet Ertaş bu
işlerle uğraşmaktan okula da hiç gidememiştir.
Keman ve saz öğrenerek. Ankara Radyo Evi'ne girdi. Güçlü
derlemeleri olan ozanın, Kendisine ait çok sayıda güfte ve
besteleri vardır. Halen Almanya'da müzik evi çalıştırmaktadır.
Olağanüstü denilebilecek yeteneği, geleneğe hakimiyeti,
gelenekten kopmadan yeniye bağlılığı, yeni zamanların modern
zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanık tecessüsü ile Neşet ERTAŞ hep gündemde kalmış bir sanatçıdır. O, ismi bağlama ile
özdeşmiş ve adeta bu dünyaya türkü söylemek için gelmiş gerçek
bir türkü ustası... Türküyü bağlamaya, bağlamayı türküye bu
kadar yakınlaştıran ve yaklaştıran, adeta birbirlerinin içinde
-kendisi ile birlikte- eritip yok eden ikinci bir sanatçı bulmak
öyle sanıldığı kadar kolay değildir.
Neşet ERTAŞ babası
Muharrem ERTAŞ ile adeta Anadolu'daki en olgun seviyesine erişen
bu Türkmen / Abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusudur.
Yoğun yöresel özellikleri ve baskın mahallilik unsurları
ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde
ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasını sağlamıştır.
*
* İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)
Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı, Türk Halk Müziği’nin
yaşayan en önemli biri olan Neşet ERTAŞ ’a fahri doktora unvanı
verdi.
Böyle bir unvanı beklemediğini söyleyen
Ertaş, “Hiç okula gitmemiş ben. Mektebe gitmemiş olmama rağmen
bu ilim yuvası bu unvanı veriyor. Sayın hocalarımın önünde
saygıyla eğiliyor, teşekkür ediyorum.” ifadesini kullandı.
* Gurbet yıllarında
kendisine Erdoğan ATAKAR tarafından takılan "Bozkırın Tezenesi"
lakabı halk ozanıyla adeta bütünleşti.
* Kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' unvanını; "Halkın
sanatçısı olarak kalmak, benim için en büyük mutluluk"
diyerek geri çevirmişdi.
* 25.09.2012 tarihinde
İzmir'de tedavi gördüğü bir hastanede hayatını kaybetti.
Halk Ozanı Neşet ERTAŞ
74 yaşında idi.
Kronik bir rahatsızlığı sebebiyle özel bir hastaneye
kaldırılmış, onkoloji servisinde tedavisine başlanmıştı.
* *
* *
* |
|
* Çekiç Ali (ERSAN) (1933
- 13.08.1973) :
Kırşehir yöresi türkü ve
bozlaklarının isim yapmış usta icracılarından biridir Çekiç Ali... Hemen hemen tüm plak ve kasetlerinde "Kırşehir'li Çekiç
Ali namıyla anılan sanatçımız, aslen Kaman'ın Meşe köyünden ve asıl soyadı da Ersan'dır. 1932 yılında doğan Çekiç Ali'ye,
"çekiç" lakabı; çevikliği ve ataklığının yanı sıra, saz çalışındaki canlılık, dinamizm ve aciliteden dolayı verilmiş.
Henüz çocuk yaşlarında iken köy odalarında saz çalmaya başlayan sanatçıya büyükleri tarafından takılan bu lakap o kadar
yaygınlaşmış ki, asıl adı olan Ali'nin önüne geçerek, adeta asıl
ismi olmuş.
O yıllarda İstanbul'da faaliyet gösteren bir plak şirketi, Çekiç Ali'ye ait bir plağı izinsiz basıp çoğaltarak piyasaya
sürer. Çekiç Ali'nin haklı itirazına ise, tam bir "şark kurnazlığı" üslubu ile "senin adın Çekiç Ali değil ki, sen Ali
Ersan'sın" diyerek güya kendince sahtekarlığına bir kılıf
uydurur. Bunun üzerine Ali Ersan da, halk arasında maruf ve
meşhur olan Çekiç Ali ismini hukuki yolla resmileştirerek Çekiç
soyadını alır ve yeni adı "Ali Çekiç" olur.
* |
|
*
Aşık Said İLHAMİ (1835 -
18.01.1910) :
Kırşehir'e bağlı Toklumen Kasabası'nda doğdu.
Dünyayı çok gezip dolaştığı halde, 18 Ocak 1910`da
yine kendi köyünde vefat etti. Şiirlerinde "ilhami" mahlasını
kullanan Aşık Said, yörede " Değirmenci Oğulları "diye
bilinen köklü bir aileye mensuptur.
18 yaşlarında
Kayseri'ye giderek ikibuçuk yıl medrese eğitimi gördü. Köyüne
döndükten sonra kayıkçılık yaptı. Şiirleri onun çok yer gezmiş
olduğunu gösteriyor. Aşık Said'in türkülerinin çoğu Kırşehir
ve çevresinde halen yaşamaktadır. T.R.T. repertuarına geçmiş
çok sayıda eseri vardır. 75 yaşında ölen Aşık Said'in
mezarının yerini bilene rastlanmadı. Toklumen Kasabası'nda
adına dikilmiş anıt heykeli vardır.
Üç kez evlenmiş ve bir çok çocukları
olmuştur.
Adil ve İbrahim adlarındaki iki oğlu aynı günde ölmüş.
Nuri adındaki oğlu 1290 (1874) deki büyük kıtlıkta keme
(domalan) toplamak üzere Kızılırmak'ın karşı kıyısına geçerken
sandalın devrilmesi sonucu boğularak ölmüştür.
*
*
|
|
*
Şemsi YASTIMAN (1923 - 1994) :
*
Asıl adı
''Mehmet Galip Şemsettin'' olan Şemsi Yastıman, Şekerci Ahmed
Ağa ve Ilhamiye Hatun'un oğlu olarak 10 Temmuz 1923'de
Kırşehir'de doğdu.
İlk ve ortaokulu
burada okuduktan sonra saz çalmayı öğrendi 1950- 1968
yılları arasında Radyo ve sahnelerde çalıştı. İlk
şiirini 1938'de ortaokula başladığı yıl yazdı. 1966 yılında
Konya'da düzenlenen "Aşıklar Bayramı'nda "Muradım"
destanıyla birincilik kazandı. İstanbul'da kendine ait saz evi
bulunan Şemsi Yastıman'ın binden fazla şiiri vardır.
*
Bir süre İzmir’de bulunan ve burada evlenen Şemsi
Yastıman, daha sonra İstanbul’a yerleşti ve sanat hayatını
burada sürdürmeye başladı.
* Aşıklık
geleneğinin çeşitli türlerinde seslendirdiği eserlerle ve
bilhassa dönemi içinde unutulmaya yüz tutmuş olan ''destan'' ve
''taşlamaları'' ile sevildi.
Ayrıca, ilimiz Kırşehir'in müzik potansiyelinin geniş kitlelere
tanıtılmasına, ''mahalli sanatçı'' kimliği ile ön-ayak oldu.
Sanatçı kişiliği yanında, kendi adını taşıyan dükkanında saz
dersleri vererek pek çok sanatçı yetiştirdi. Türk Halk Müziği
konusunda çeşitli kitaplar ve notalar yayınlayarak kültür - san'at
hayatına hizmetlerde bulundu. Şemsi Yastıman, doğduğu gün ve
ay'a tesadüf eden 10 Temmuz 1994 tarihinde Lapseki'de vefat
etti.
Memleket Hasretini onun kadar güzel dillendiren müziğe döken yoktur! TRT Sanatçısı,
Saz İmalatçısı, Gösteri adamıydı aynı zamanda Şemsi Yastıman,
Yazdığı mizahi şiirler Tüm Türkiye’de gülerek okunmuş dinlenmiş
bir ustaydı o. Karikatür yapılmıştı gazetelerde… "Uzaylılar hoş geldiniz" derken bir ütopyayı dillendiriyor aynı zamanda
iğneliyordu bir yerleri “Belediye var mı sizde, hamdolsun bu
yoktur bizde” derken günün şartlarını alaycı bir üslupla mizaha
döküyordu...
İstanbul’da
yaşamını sürdürdüğü yıllarda sanatçının Kırşehir’e olan özlemini
yerel ağızla anlattığı Memleket Hasreti adlı şiiri halk arasında
dilden dile dolaşmaktadır. Kırşehir’in marşı gibidir.
*
"İster zengin ol ister fukara her yemekten sonra
yak bir sigara" manisinin yazarı olduğu gibi sigarayı yeren
Tütünname'nin de yazarıdır.
*
İlk Elektro Bağlamayı - isteği üzerine - Erkin
Koray’a yapan bir san'at erbabıdır.
* |
|
*
Hamitli Aşık Dursun KAYA
( 1934 - 2009 ) :
1934 yılında Kırşehir Kaman ilçesinin
Hamit kasabasında doğdu. Küçük yaşında bir ayağı sakat kalan
aşık dokuz kardeşinin en küçüğüdür. İlkokulu kasabasında okuyan
aşık Dursun Kaya halen Hamit kasabasında çiftçilikle
uğraşmaktadır. Dört oğlan üç kız olmak üzere 7 çocuk babasıdır.
Güçlü taşlamaları ve güzelleme tarzında da şiirleri ünlüdür.
Halen şiir yazmaya devam eden Hamit'li Aşık Dursun KAYA'nın
zamanında plaklara okunmuş destan türünde eserleri de vardır. En
güzel şiirlerinden biriside Kırşehir'i anlatan "İLİM KIRŞEHİR"
adlı şiiridir. Bu şiir Kırşehir'le ilgili tören ve programlarda
sıkça okunmaktadır.
Âşık Kaya’nın 4 şiiri mahalli sanatçılar
tarafından plaklara okunmuştur.
Kimi zaman
mutlu, kimi zaman zor geçen 75 yıllık bir hayatın sonunda 18
ağustos 2009 tarihinde hakkın rahmetine kavuşmuştur. Şiirlerinin
tamamı toplandıktan sonra kitap olarak basılıp, kütüphanelerde
ve arşivlerde yerini alacağını umut ederiz.
*
|
*** |
*
EKREM ÇELEBİ ( 1952 - ..........
) :
*
* 1952 yılında İlimiz Kırşehir'in
AKCAKENT ilçesine bağlı Ömerusağı köyünde dünyaya gelmiştir.
Çok sayıda kasede de imza atan Sayın Ekrem Çelebi, halen
Profosyenel anlamda bir bağlama ustası ve okuduğu bozlaklarla
kalplerdeki yerini korumaktadır.
Yaşayan bozlak ustalarının önde gelen isimlerinden olan
sayın Ekrem Çelebi Evli ve dört çocuk babasıdır.
* |
|
*
Ali Rıza GÜNEY
(1934
- 2019 ) :
* 1934 yılında İlimiz Kırşehir'in Mucur
İlçesinde dünyaya gelmiştir. 15 yaşından itibaren Bağlama
çalmaya başlayan Ali Rıza GÜNEY evli ve 3 çocuk babasıdır.
Çocuklarını kendi çabaları ile müzikal anlamda yetiştirmeye
çalışan sanatçı, 1969 yılında kendisinin de Bağlama ile refakat
ettiği "Güney Kardeşler" isimli Türk Halk Müziği grubunu,
çocukları ile birlikte kurmuştur. bu grup 10 yıl süreyle pek
çok etkinlikte sahne almıştır.
Bağlama icracılığının yanı sıra şair ve yazarlık yönü de
bulunan Ali Rıza GÜNEY, 1997 yılında memleketi Mucur'un yöresel
özelliklerini, tarihçesini ve şairlerini tanıtan "Mucur" isimli
bir adet kitap yayınlamıştır.
* Türk Halk Müziğinin en önemli seslerinden TRT
Radyo Sanatçısı
Emel TAŞÇIOĞLU'nun
babası Ali Rıza GÜNEY
hayatını sürdürdüğü Mucur'da 2019 yılında vefat etti.
*
*
|
|
* Ozan İsa ERDOĞAN
(1948
- ...... ) :
* 01 Nisan 1948 tarihinde Kırşehir ilinin
merkeze bağlı Kortulu Köyünde Karaköseler lakabıyla bilinen
Sülaleden Mehmet'in oğlu olarak dünyaya geldi. Annesi Ev hanımı
Havva Hanımdır. İlkokulu kendi köyünde bitirdi. Ailenin bir kız
4 erkek kardeşin baştan ikincisidir. Aile maddi sıkıntılar
içinde olduğundan çok yetenekli olan İsa'yı okutamadı.
Küçük yaşta şiir yazmaya ve saz çalmaya karşı yeteneğini kanıtlamış ise
de; elinden tutan birisinin olmayışı ve ailenin ilgisizliği
başarısını biraz geciktirmiştir. kısa bir müddet Almanya'ya işçi
olarak giden İsa Erdoğan, yurda döndükten sonra ticaretle
uğraşmış ve bu arada saz çalmadaki başarısını da arttırmıştır.
Sözlerini bizzat kendi yazıyor, kendi besteliyor, bestelerini kendi
sesiyle yorumluyor olması yerel radyo ve televizyonlarda sıkça
görülmesini sağlamıştır Bu görüntü kendisinin Gönül adamlığı
vizyonunu ve edebi alemdeki yerini belirlemiştir..
|
**** |
* DADALOĞLU ( 1785-1876 )
* 1785 yılında Kozan’da doğmuştur. Çukurova, Toroslar ve Orta Anadolu’da (Kayseri, Yozgat ve Kırşehir) konar-göçer Türkmen aşiretlerini dolaşmış, toplumcu bir halk ozanıdır.
Şiirleri, aşiret geleneklerine uyularak dillerde ve gönüllerde yaşamış ve unutulmamıştır. Asıl adı Veli olup, anasının, daha sonraları Kırşehir yöresine yerleşen Cerit aşiretinden olduğu rivayet edilmektedir. Babası Avşar aşiretinden olup Çukurova’dan Savcılı’ya yerleşen Aşık Musa’dır.
Dadaloğlu kendisinin deyimi ile “7 iklim, 4 köşeyi” baştan başa gezip dolaşmıştır. Türkmen aşiretlerine sazı ile sözü ile güç vermiştir. Soy ve kan bağı nedeni ile Kırşehir ilini ve Kaman ilçesini oba oba gezerek şiirler söylemiştir. Ömrünün son 15 yılını Kaman’da geçirmiş ve 1876 yılında burada vefat etmiştir. Mezarı Kaman’da adının verildiği Dadaloğlu Kültür Parkı’nın bulunduğu Ziyarettepe’dedir.
Dadaloğlu, göçebe Avşarlar arasında yetişmiş ve onların sözcüsü olmuş bir âşıktır. Bugün elimizde bulunan 130 kadar şiirinin tamamı hece vezniyledir. Bunların büyük bir kısmı Avşarlardan yapılan derlemelerle ortaya çıkmıştır. Çok az bir kısmı da yazılı kaynaklarda (cönk) tespit edilmiştir. Dadaloğlu'nda sanat endişesi pek görülmez. Şiirlerinde işlenen konu ise büyük ölçüde Avşar aşiretinin hayatıdır. Bu genel çerçeve içerisinde sevda, yurt güzellemeleri, göçer hayatı, vb. ön plandadır. Avşarların hayatında güzelle at bir tutulur. Bu atlar arasında ise en değer verileni kırattır. Dadaloğlu, kıratın yanında Avşar güzellerini de şiirlerinde işler. fiiirlerinde atasözleri, deyim ve vecize değerindeki sözlerin ayrı bir yeri vardır.
Muharrem Ertaş ve Neşet Ertaş, Dadaloğlu'nun eserlerinden faydalanmışlardır.
"Biter Kırşehir' in Gülleri Biter" adlı türkünün söz yazarıdır. Dadaloğlu, Kırşehir'in bir simgesi haline gelen bu ünlü şiirini Türkmenlerin bir kolu Avşarların Uzunyayla'dan Keskin'e uzanan bölgeye yerleştirildikleri günlerde söylemiştir.
|
**** |
*
**
** |
|